empresyonizm
empresyonizm

Tımarhane Delileri Empresyonistler


Empresyonist sanatçılar kabaca, dış dünyada gördüğü varlıkların; gerçek, realist yönünü değil kendinde uyandırdığı izlenimleri anlatır. Tarihteki her yeni akım gibi empresyonizm de ilk ortaya çıktığında alaya alındı ve sert eleştirilere maruz kaldı. Hatta empresyonist (izlenimci) kelimesini ilk kez bir eleştirmen, dalga geçmek maksadıyla kullanmıştı. Bu ad tutunca aşağılayıcı anlamı da zamanla unutuldu.

Empresyonistlerin ilk sergilerinin nasıl karşılandığını zamanın gazetelerinden izlemek ilginçtir. Haftalık bir gazetede, 1876’da şu cümleler yazılmıştır:

“Boulevard des Capucines bir felaketler sokağıdır. Operanın yanmasından sonra, işte size ikinci bir felaket daha! Durand-Ruel’de, içindekilerin resim olduğu ileri sürülen yeni bir sergi daha açıldı. İçeri giriyorum ve ürkmüş gözlerim korkunç bir şeyle karşılaşıyor. Aralarında bir de kadın bulunan beş veya altı deli, yapıtlarını sergilemek için bir araya gelmişler. Bu resimlerin karşısında gülmekten katılanlar gördüm. Ama, ben onları görünce içim kan ağladı. Bu sözde sanatçılar kendilerini devrimci, “Empresyonist” olarak tanımlıyorlar. Bir tuval parçası alıyorlar, bir de boya ve fırça, tuvale rastgele birkaç renk lekesi atıyorlar, ortaya çıkan şeye de imzalarını basıyorlar. Bu insanların, yolda buldukları taşları elmas sanarak toplayan tımarhane delilerinden pek bir farkı yok.”

 

Sanat felsefesi açısından bakıldığında, Empresyonizm, mimetik (taklitçi) sanat anlayışından radikal bir kopuşu temsil eder. Platon’dan beri Batı sanat geleneğinde önemli bir yer tutan, sanatın doğayı idealize ederek ya da olduğu gibi yansıtması gerektiği fikri, Empresyonistlerle birlikte sarsılmıştır. Onlar, nesnel gerçekliğin kendisinden ziyade, o gerçekliğin sanatçının duyuları ve zihni üzerindeki anlık, geçici etkisine odaklanmışlardır. Bu, adeta Kant’ın “kendinde şey” (Ding an sich) ile “fenomen” (görüngü) ayrımının sanatsal bir yansımasıdır; Empresyonistler, dünyanın bize göründüğü haliyle, yani fenomenal gerçeklikle ilgilenmişlerdir. Sanatçının bireysel algısı ve anlık deneyimi, resmin merkezine yerleşerek, “nesnellik” iddiasındaki akademik sanata karşı bir başkaldırı niteliği taşımıştır.

 

Sanat tarihi perspektifinden ise, Empresyonistlerin bu tutumu, 19. yüzyılın bilimsel ve toplumsal değişimleriyle de paralellik gösterir. Optik bilimi ve ışığın doğası üzerine yapılan çalışmalar, renk algısının ve görme eyleminin daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır. Empresyonistler, özellikle Chevreul gibi bilim insanlarının renk teorilerinden etkilenerek, renkleri paletlerinde karıştırmak yerine, saf renkleri tuvalde yan yana kullanarak izleyicinin gözünde optik bir karışım yaratmayı hedeflemişlerdir. Bu, sadece bir teknik yenilik değil, aynı zamanda dünyanın anlık ve dinamik doğasını yakalama arzusunun bir ifadesidir. Hızlı kentleşme, fotoğrafın icadı gibi gelişmeler de sanatçıları, anı yakalamanın yeni yollarını aramaya itmiş; durağan ve idealize edilmiş kompozisyonlar yerine, günlük yaşamın hareketli ve geçici sahneleri onların tuvallerine konu olmuştur.

 

Bu “devrimci” yaklaşım, dönemin sanat kurumları ve yerleşik estetik anlayışları için kabul edilemezdi. Gazetedeki eleştiride geçen “deli” ve “tımarhane” benzetmeleri, aslında sanatın ne olduğuna dair kökleşmiş tanımların sarsılmasından duyulan bir tür ontolojik paniği yansıtır. Eğer sanat, yüzyıllardır kabul gören ustalık, detaylı işçilik, idealize edilmiş formlar ve anlatısal içerik değilse, o zaman nedir? Empresyonistlerin “rastgele renk lekeleri” olarak küçümsenen eserleri, aslında sanatın tanımını ve sınırlarını sorgulayan, sanatçının özgürlüğünü ve bireysel ifadeyi ön plana çıkaran bir manifestoydu. Zamanla aşağılayıcı anlamını yitiren “Empresyonist” terimi, bu mücadelenin ve nihai zaferin bir sembolü haline gelerek, modern sanatın kapılarını aralamıştır.

 

Empresyonistlerin bu mücadelesi, sanatın sadece estetik bir obje üretmekten öte, bir düşünme biçimi, dünyayı algılama ve yorumlama pratiği olduğunu da gösterir. Hegel’in “Tinin Fenomenolojisi”nde bahsettiği gibi, sanat da tinin kendini farklı aşamalarda ifade etme biçimlerinden biridir ve her dönem kendi “zamanının ruhunu” (Zeitgeist) yansıtır. Empresyonizm, pozitivizmin ve bilimsel rasyonalitenin yükseldiği bir çağda, bireysel deneyimin ve anlık algının değerini vurgulayarak, modern bireyin parçalanmış ve akışkan gerçeklik deneyimine bir cevap niteliği taşımıştır. Bu nedenle, ilk başta anlaşılamamaları ve reddedilmeleri, aslında ne kadar radikal ve dönüştürücü bir sanatsal ifade biçimi olduklarının da bir kanıtıdır.


Like it? Share with your friends!

0
Can Taylan Tapar
Yüreklilik, gerçeği aramak ve onu söylemektir. Geçici olarak muzaffer olan yalanın yasasına boyun eğmemektir. Ruhumuzu, dudağımızı ve ellerimizi, aptal alkışların ve fanatik yuhalamaların yansıması yapmamaktır. / Jean Jaures
Choose A Format
Personality quiz
Series of questions that intends to reveal something about the personality
Trivia quiz
Series of questions with right and wrong answers that intends to check knowledge
Poll
Voting to make decisions or determine opinions
Story
Formatted Text with Embeds and Visuals
List
The Classic Internet Listicles
Countdown
The Classic Internet Countdowns
Open List
Submit your own item and vote up for the best submission
Ranked List
Upvote or downvote to decide the best list item
Meme
Upload your own images to make custom memes
Video
Youtube and Vimeo Embeds
Audio
Soundcloud or Mixcloud Embeds
Image
Photo or GIF
Gif
GIF format