emek
emek

Emperyalist Kaos, Halkların Direnişi ve Örgütlü Mücadeleye Çağrı


Tarihsel materyalist bir perspektiften bakıldığında, 2015 yılı, kapitalist dünya sisteminin birikmiş antagonizmalarının küresel ölçekte giderek daha keskin ve yıkıcı biçimlerde tezahür ettiği, emperyalist güçler arasındaki hegemonya mücadelesinin yeni ve tehlikeli veçheler kazandığı bir uğrak noktası olarak karşımızda durmaktadır. Finans kapitalin dizginsiz spekülasyonlarının küresel ekonomiyi bir krizden diğerine sürüklediği, ekolojik yıkımın gezegenimizin varoluşsal sınırlarını zorladığı ve bunlara koşut olarak otoriter rejimlerin ve faşizan hareketlerin dünya genelinde zemin kazandığı bu konjonktürde, sosyalistler olarak bizlere düşen tarihsel sorumluluk, her zamankinden daha yakıcı bir biçimde kendini dayatmaktadır. Bu sorumluluk, sadece mevcut barbarlığa karşı bir direniş hattı örmekle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda sömürüsüz ve savaşsız bir dünyanın inşasına yönelik somut, örgütlü ve bilinçli bir praksisin hayata geçirilmesidir.

 

Küresel Kapitalizmin Krizi ve Emperyalist Yeniden Paylaşım Savaşları

2008’de patlak veren ve etkileri halen süren küresel ekonomik kriz, kapitalizmin yapısal açmazlarının bir sonucu olup, merkez kapitalist ülkelerden çevre ülkelere doğru yıkıcı etkilerini yaymaktadır. Bu kriz, emperyalist güçler arasında pazarların, enerji kaynaklarının ve stratejik nüfuz alanlarının yeniden paylaşımı kavgasını daha da kızıştırmıştır. ABD’nin gerileyen hegemonyasını koruma çabaları, Çin’in yükselen ekonomik ve siyasi gücü, Rusya’nın bölgesel iddiaları ve Avrupa Birliği’nin iç çelişkileri, uluslararası ilişkilerde istikrarsızlığı ve çatışma potansiyelini artırmaktadır.

Ukrayna Krizi ve Yeni Soğuk Savaş Rüzgarları

Ukrayna’da yaşananlar, NATO’nun doğuya doğru genişleme stratejisinin ve Rusya’nın buna karşı geliştirdiği reaksiyonun bir sonucu olarak, Doğu Avrupa’da yeni bir gerilim hattı oluşturmuştur. Bu durum, emperyalist güçler arasındaki çelişkilerin askeri çatışmalara evrilme riskini canlı tutmaktadır.

 

Ortadoğu: Emperyalist Müdahaleler ve Halkların Trajedisi

Ortadoğu coğrafyası, emperyalist politikaların en kanlı ve yıkıcı sonuçlarının yaşandığı bir arenaya dönüşmüştür. Suriye’deki iç savaş, Irak’ın istikrarsızlığı, Libya’daki kaos, Filistin sorununun çözümsüzlüğü ve Yemen’deki insani kriz, bölge halklarını tarifsiz acılara sürüklemektedir. IŞİD gibi, emperyalist müdahalelerin ve yerel gerici rejimlerin yarattığı boşluktan beslenen faşizan örgütlerin yükselişi, bu trajediyi daha da derinleştirmiştir. Bu durum, Lenin’in “Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması”nda ortaya koyduğu tahlillerin güncelliğini bir kez daha teyit etmektedir: Sermayenin merkez ülkelerindeki kâr oranlarının düşme eğilimine karşı, yeni pazarlar, ucuz emek gücü ve hammadde kaynakları arayışı, kaçınılmaz olarak militarizmi ve yayılmacılığı körüklemektedir.

 

Latin Amerika’da Sol Dalganın Karşılaştığı Zorluklar

Latin Amerika’da 2000’li yılların başında yükselen ilerici ve sol hükümetler, emperyalizmin ve yerli işbirlikçi burjuvazinin yoğun saldırılarıyla karşı karşıyadır. Ekonomik yaptırımlar, medya manipülasyonları ve darbe girişimleri, bu ülkelerdeki halkçı kazanımları tehdit etmektedir. Ancak Venezuela, Bolivya ve Ekvador gibi ülkelerdeki halk direnişleri, emperyalist müdahalelere karşı mücadelenin sürdüğünü göstermektedir.

 

Asya-Pasifik’te Artan Gerilim

ABD’nin “Asya’ya Yöneliş” stratejisi ve Çin’in bölgedeki artan etkinliği, Güney Çin Denizi gibi alanlarda askeri gerilimleri tırmandırmaktadır. Bu durum, yeni bir emperyalist rekabet alanının şekillendiğine işaret etmektedir.

 

Rojava Devrimi: Ortadoğu Karanlığında Bir Umut Meşalesi

Tüm bu karamsar tablonun ortasında, Rojava’da filizlenen demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü toplumsal proje, sadece Kürt halkı için değil, tüm Ortadoğu halkları ve dünya devrimci hareketi için önemli bir ilham kaynağı ve somut bir alternatif olma potansiyelini taşımaktadır. IŞİD barbarlığına karşı Kobanê’de sergilenen tarihsel direniş, halkların kendi kaderlerini tayin etme iradesinin ve örgütlü gücünün nelere muktedir olabileceğini göstermiştir. Rojava’da hayata geçirilmeye çalışılan demokratik konfederalizm modeli, Murray Bookchin’in komünalist fikirlerinden de beslenerek, devletsiz bir toplum, tabandan örgütlenme ve cinsiyet eşitliği gibi temel Marksist ve anarşist ideallerin pratik bir deneyimini sunmaktadır. Bu deneyimin korunması, geliştirilmesi ve enternasyonalist bir dayanışmayla desteklenmesi, biz sosyalistlerin öncelikli görevlerinden biridir.

 

Türkiye: İç Çelişkiler, Bölgesel Hırslar ve Emek Güçlerinin Mücadelesi

Bu genel tablo içerisinde Türkiye, hem emperyalist sistemin çeperinde yer alan bir ülke olarak bu çelişkilerden payını almakta hem de kendi iç dinamikleri ve bölgesel güç olma hevesleriyle bu kaotik ortama aktif bir biçimde müdahil olmaktadır. Emekçi sınıflar üzerindeki sömürünün neoliberal politikalarla derinleşmesi, demokratik hak ve özgürlüklerin sistematik bir biçimde tırpanlanması, Kürt sorununda “Çözüm Süreci” adı altında yürütülen oyalama taktiklerinin iflasıyla birlikte yeniden güvenlikçi politikalara dönülmesi ve komşu coğrafyalardaki çatışmalara (özellikle Suriye) doğrudan veya dolaylı müdahil olma stratejileri, egemen sınıfın kendi iktidarını konsolide etme ve sermaye birikim süreçlerini güvence altına alma çabalarının bir yansımasıdır. Gezi Direnişi’nin yarattığı toplumsal muhalefet potansiyeli, iktidar tarafından baskı ve sindirme politikalarıyla ezilmeye çalışılmaktadır.

 

Türkiye özelinde, emek ve demokrasi güçlerinin, özellikle de Halkların Demokratik Partisi (HDP) çatısı altında bir araya gelen farklı toplumsal kesimlerin mücadelesi, rejimin otoriterleşme ve sömürüyü derinleştirme politikalarına karşı önemli bir barikat oluşturmaktadır. HDP’nin, sadece Kürt halkının demokratik taleplerini değil, aynı zamanda işçi sınıfının, kadınların, gençlerin, ekolojistlerin ve tüm ezilen kimliklerin özgürlük ve eşitlik mücadelesini ortaklaştırma potansiyeli, tarihsel bir öneme haizdir. Ancak bu potansiyelin gerçeğe dönüşmesi, sınıf mücadelesi eksenli bir programın netleştirilmesi, anti-kapitalist bir perspektifin güçlendirilmesi ve parti içi demokrasinin derinleştirilmesiyle mümkündür.

 

Daha Çok Ter, Daha Bilinçli Emek, Daha Güçlü Örgütlenme: Sosyalist Gelecek İçin Çağrı

2015’in eşiğinde, sömürüsüz ve savaşsız bir dünyanın yolunu açmak, romantik bir hayalden ibaret değildir; ancak bu hedefe ulaşmak, her birimizin daha fazla “ter dökmesini,” yani bilinçli, örgütlü ve disiplinli bir emeği ortaya koymasını gerektirmektedir. Bu “ter,” sadece fiziki bir çabayı değil, aynı zamanda teorik bir yetkinleşmeyi, Marksist-Leninist düşüncenin yaratıcı bir biçimde güncel koşullara uyarlanmasını, propaganda ve ajitasyon faaliyetlerinin etkinleştirilmesini ve en önemlisi, kitlelerle bağ kurarak taban örgütlenmelerinin yaygınlaştırılmasını ifade eder.

 

Teorik Berraklık ve Güncel Analiz

Kapitalizmin güncel krizlerini, emperyalist stratejileri ve uluslararası güç dengelerindeki değişimleri doğru tahlil etmek, mücadelemizin yönünü belirlemek açısından elzemdir.

 

Örgütlü Güç ve Birleşik Cephe

Sendikalardan gençlik örgütlerine, kadın hareketlerinden yerel komitelere kadar her alanda, devrimci bir partinin öncülüğünde, tüm anti-kapitalist ve anti-emperyalist güçleri kapsayan birleşik bir mücadele cephesini örmek zorundayız.

 

Enternasyonal Proletarya Dayanışması

Sınırları aşan bir dayanışma ruhuyla, Rojava’dan Latin Amerika’ya, Avrupa’daki işçi direnişlerinden Asya’daki köylü mücadelelerine kadar dünyanın dört bir yanındaki emek ve özgürlük mücadeleleriyle bağlarımızı güçlendirmeli, ortak eylem olanaklarını yaratmalıyız.

 

Kitle Çalışması ve Sınıf Bilinci

Emekçi halkların günlük sorunlarından hareketle, onların bilincini yükseltmek, kapitalist sömürünün ve emperyalist saldırganlığın gerçek yüzünü teşhir etmek ve onları mücadeleye kazanmak, devrimci bir stratejinin olmazsa olmazıdır.

 

Gramsci’nin ifadesiyle “aklın kötümserliği, iradenin iyimserliği” ile hareket ederek, mevcut zorlukların, karşı-devrimci saldırıların ve uluslararası gericiliğin gücünün farkında olmakla birlikte, işçi sınıfının ve ezilen halkların devrimci potansiyeline olan sarsılmaz inancımızı yitirmeden mücadeleyi yükseltmeliyiz. 2015, emperyalist barbarlığa ve kapitalist sömürüye karşı, sosyalist bir geleceğin tohumlarını ekmek, filizlendirmek ve nihayetinde o büyük hasadı gerçekleştirmek için, her birimizin omuzlarına daha fazla sorumluluk yükleyen bir yıldır. Bu sorumluluğun bilinciyle, daha çok ter dökmeye, daha çok düşünmeye, daha çok örgütlenmeye ve daha kararlı bir şekilde enternasyonalist bir ruhla mücadele etmeye çağırıyoruz.


Like it? Share with your friends!

78
78 points
Can Taylan Tapar
Yüreklilik, gerçeği aramak ve onu söylemektir. Geçici olarak muzaffer olan yalanın yasasına boyun eğmemektir. Ruhumuzu, dudağımızı ve ellerimizi, aptal alkışların ve fanatik yuhalamaların yansıması yapmamaktır. / Jean Jaures
Choose A Format
Personality quiz
Series of questions that intends to reveal something about the personality
Trivia quiz
Series of questions with right and wrong answers that intends to check knowledge
Poll
Voting to make decisions or determine opinions
Story
Formatted Text with Embeds and Visuals
List
The Classic Internet Listicles
Countdown
The Classic Internet Countdowns
Open List
Submit your own item and vote up for the best submission
Ranked List
Upvote or downvote to decide the best list item
Meme
Upload your own images to make custom memes
Video
Youtube and Vimeo Embeds
Audio
Soundcloud or Mixcloud Embeds
Image
Photo or GIF
Gif
GIF format